Köşe Yazıları

Vatandaşlık Tartışması Üzerine

Giriş

Tanımlar, kelimelere yüklenen anlamlar, bu anlamlar üzerinden yapılan tartışmalar bazen çekişmeden ziyade çatışmaya varabilir. Vatan tanımı bunlardan birisidir. Bayrak da keza öyledir. Devlet ve hükümet kavramlarının üzerine de sıklıkla tartışmalar yapılır. Milliyetçilik mi, işte o da bunlardan birisidir; ama benim burada tartışmaya açmak istediğim, tartışmalarının kanlı çatışmaya bile neden olduğu kelime vatandaşlık kelimesidir.

Anayasal Tanım

Anayasal metinler bağlamında vatandaşlık şu şekilde tanımlanıyor:

1876 tarihli Kanuni Esasi’nin 8. maddesinde vatandaşlık, “Devleti Osmaniye tabiyetinde bulunan efradın cümlesine herhangi din ve meshepten olur ise bila istisna Osmanlı tabir olunur ve osmanlı sıfatı kanunen muayyen olan ahvale göre istihsal ve izae edilir” (m. 8) şeklindedir.

1921 tarihli, Teşkilatı Esasi Kanunu’nda vatandaşlık kelimesi tanımlanmamıştır. Kurtuluş Savaşı şartlarında bu bir taktik, politika sayılabilir.

1924 Anayasasında ise vatandaşlık tanımı “Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “Türk” denir” (m. 88/1) şeklindedir. (Günümüz Türkçesiyle)

1961 ve 1982 Anayasasında ise vatandaşlık “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” (m. 54 – 1961 | m. 66 – 1982) şeklindedir.

Tartışmanın Temel Nedeni

Vatandaşlık kelimesinin, ırk, dil ve din temelli ekseninin, o ülke topraklarında yaşayan herkesi kapsamadığı yönündeki temel eleştirinin yanında, tanım içindeki geniş kapsayıcılıktan rahatsız olanlar da söz konusudur. Özetle, kimisi tanımı fazla kapsayıcı bulurken kimisi de tanımın kapsayıcılığının az olmasından şikayetçidir. Anlaşıldığı üzere tanımın kapsayıcılığı başa bela olan konudur. Tarihsel bağlamda, bu tanımlama durumu, yapılması gereken, yapılmadığı takdirde varlığının yarattığı sonuçlardan daha büyük sorunlara gebe olacak türdendir. Dolayısıyla bu kapsayıcılık sorunu riskine girmek gereklidir.

Kemalist Bakış Açışına Muhtaçlık1

Yukarıda vatandaşlık tanımının riskli bir tanımlama olduğu ve risklerinin neler olduğunu anlatırken bu tanımlamayı yapma riskine de girmek zorunda olduğumuzu ifade etmeye çalıştım.

Atatürk, ulus ve devletin birliğini temel ilke edinmiş, din öğesinin yaratacağı sorunları da ön plana alarak, din esaslı bir yapıdansa laiklik temelli bir anlayışı benimsemiştir. Atatürk, din birliğini bir millette olması gereken unsurlardan birisi olarak saymamıştır. Atatürk’e göre Türkler İslam dinini kabul etmeden önce de büyük bir milletti ve Türkler bunu dini kabul ettikten sonra ne Araplar, ne Acemler ne de diğerleri Türklerle birleşip bir millet kurmuşlardır. O halde din unsuru Türk milletinin asıl yapıtaşlarından değildir.2

Yukarıda bahsi geçen 1924 Anayasasındaki tanım Kemalist tanımdır. Din ve ırk ayırdetmeksizin yapılmış olan bu tanım, 1876 tarihli Kanuni Esasi ile benzerlik gösterse de vatandaşlık tanımını içeren anayasal bölümün 1924 yılında “Türklerin hukuku âmmesi” başlığını içermesi, 1876 tarihli Kanuni Esasi’de ise “Tebaai Devleti Osmaniyenin hukuku umumiyesi” başlığının kullanılması farkı ortaya koymaktadır. Bu durum Osmanlı Devletine (padişahına) bağlılık ve (Türklerin) vatandaşlık kavramlarını ayrıştırmaktadır. Türklük, 1924 Anayasasında ve Kemalist ideolojide birleştirici bir unsur olarak sunulmuştur.

Atatürk milliyetçiliğini, “Ne Mutlu Türküm Diyene!” sözüyle cımbızlamak ve Atatürk’ün Türklük dışındaki ırk, dil ve din temellerini yok saydığını söylemek en hafifi ile cahilliktir. Türk kelimesine, vatandaşlık ve millet eksenli bakış açısına bakılmaksızın yapılan bu açıklamalar iftiracılıktır. Atatürk milliyetçiliğinin kafatasçı bir milliyetçilikten tamamen uzak bir kavram olduğu noktasında Atatürk’ün şu sözleri önem arz etmektedir:

Bugünkü Türk milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve millettaşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar, birkaç düşman aleti mürteci, beyinsizden başka hiçbir millet ferdi üzerinde üzüntüden başka bir tesir yapmamıştır. Çünkü bu millet fertleri de umum Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyorlar. Bugün içimizde bulunan Hristiyan, Musevi vatandaşlar, mukadderat ve talihlerini Türk milletine vicdani arzularıyla bağladıktan sonra kendilerine yan gözle, yabancı gözüyle bakılmak, medeni Türk milletinin asil ahlakından beklenebilir mi?3

Atatürk, dolayısıyla Kemalist bakış açısı, Millet ve Devlet kavramlarını özdeş tutmuştur. Atatürk, milletin egemen olduğu yeni bir siyasal yapıdan söz ederken statü farklılıklarına karşıdır ve yasa önünde eşitliği savunur. Atatürk’ün tasvir ettiği devlette, toplum, sınıf bölünmelerinin ve çatışmaların olmadığı, imtiyazsız, birbirleriyle homojen olarak kaynaşmış bir topluluktur ve bu konumları devlet aracılığıyla sonsuza dek yaşatılacak ve korunacaktır.

Özetle, Kemalist ideoloji, Türklük kavramını milletle, ulusla özdeşleştirerek devletle eş değer tutmuş, Türklük kavramının bir birleştirici unsur olduğu, bu unsurun altında bulunanların yani, Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese Türk olduğunu ifade etmiştir. Bu Türklük kavramının da devlet aracılığıyla, devletin ve milletin özdeş tanımından ötürü, yani millet aracılığıyla sonsuza dek yaşatılacağı ve korunacağından bahsetmiştir.

Sonuç

Kemalist ideolojinin sunmuş olduğu vatandaşlık tanımını yukarıda belli bir temele oturttuktan sonra bu tanımın bile kapsayıcılık sorunu sebebiyle eleştirildiğini belirtmek yerinde olur. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi vatandaşlık temelli tartışmaların (iç ve dış) düşman eliyle diri tutulduğu da unutulmamalıdır.

Bugün vatandaşlık verme noktasında belli bir meblağ yatırımı yeterli gören kudret, millet ve devleti özdeş, Türklüğü ise birleştirici bir unsur olarak sunan ideolojiye karşı çıkmaktadır. Toplumun genleri ile oynamakta, ulusal bağımsızlığımıza, devletin ve haliyle milletin koruyuculuğuna darbe vurmaktadır. Bir Arap ile ya da başka bir vatandaşlık bağı ile geçmişin köklerini sahiplenmeyen bir unsur Türklük birleştiriciliğini ne kadar savunalabilir?

Takdir sizin, Atatürk hepimizin.

Hatib Minber

Sitemde yayınlanan içeriklerden ilk siz haberdar olun. Ücretsiz olarak bildirim almak için e-posta adresinizi girin. Aboneliği tamamlamak için lütfen e-postanıza gönderdiğim, iletiyi onaylayın.

Print Friendly, PDF & Email

Kaynakça / Dipnotlar

  1. Bu bölümde Ezgi Güzel Polat tarafından yazılmış, Anayasal Vatandaşlık adlı Doktora Tezinden yararlanılmıştır. Okumak için https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12575/37445/302735.pdf?sequence=1 adresine bakılabilir.
  2. Ezgi Güzel Polat, a.g.e., s. 296
  3. Afet İnan, Medeni Bilgiler ve Atatürk’ün El Yazıları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1969, s. 18-25, 351 – 383.

Bu Yazıya Görüşlerinle Katkıda Bulun!..