Büyük Olanı Unutturmak!
Şair, Filozof Lucretius, şöyle bir dörtlük yazmış:
Böylece, bir ırmak büyük olmasın isterse Daha büyüğünü bilmeyene büyük gelir; Bir ağaç, bir insan da öyle. Her şeyde, En büyük gördüğümüzü devleştiririz.
Okuduğunuzda anlamışsınızdır; ama dörtlüğün ikinci dizesi olan “Daha büyüğünü bilmeyene büyük gelir” dizesi oldukça çarpıcı. Lucretius’un bu dizesini, Montaigne’den destek alarak şöyle yorumlamak mümkün:
“Bizim en büyük bildiğimiz şeyleri, doğanın o konudaki son sınırları sayarız. Hiç ırmak görmemiş biri ilk kez bir ırmak gördüğünde onu deniz sanmış.“
Bugün de böyle. Dün de böyleydi, yarın da böyle olacak. Bize büyük diye sunulan şeyleri, hiç araştırmadan, tartmadan, irdelemeden büyük olarak sandığımızda asıl büyük olan şeyi hep göz ardı edip bilmeden yaşayacağız.
Bugün haber kanallarında, televizyonlarda, reklam panolarında vb. algı yapılarak bize büyük diye yutturulan siyasi liderler var. Hatta bazı görsel ve yazılı medya kuruluşları ülkemizin en büyük lideri Mustafa Kemal Atatürk’ü anmayarak, unutturmaya çalışarak, O’nu bilmemizi engelleyerek ondan çok daha çapsız siyasileri sürekli büyük gösteriyor. Amaçları, en büyüğü bilmemizi engelleyerek ondan daha düşük kalitedekileri kaliteli sandırmak, büyük göstermek. Bir anlamda bizi vasatlığa alıştırmak!
Alıştırmak demişken, Devlet Adamı Cicero’dan da birkaç dize yazmak yerinde olacak:
Gözlerin alışkanlığıyla kafalar da her şeye alışır; Her an görmekte olduğumuz şeylere şaşmayız, nedenlerini aramayız onların.
Yukarıda bahsettim; bize küçük adamların sözde büyüklüğünü, vasatlığını alıştırdılar. Bu küçük adamların yaptığı, uyguladığı vatana zerre faydası dokunmayacak uygulamalarını gördüğümüzde artık şaşırmıyoruz. Cicero’nun değindiği gibi nedenlerini bile artık aramıyoruz bu olup bitenlerin.
Bağlarsam, nedenlerini aramadığımız, bilmediğimiz vatana zerre faydası dokunmayan bu küçük uygulamaları, o kadar büyük gösteriyorlar ki onları da belli bir yerden sonra en iyi uygulamalar zannediyoruz. Küçük olanın “sözde” büyüklüğüne alıştırıyorlar bizi. Hâliyle asıl büyük olanı göremiyoruz. Vasatlığa alıştırılıyoruz!
Hâliyle küçük olanın yaptığı küçük uygulamalara alışarak onları en büyük zannetme yanılgısını muazzam bir kısır döngüye çevirip bu vasatlıkta sıkışıp kalıyoruz.
Araştırarak, en büyük gösterilenin aslında gerçekten en büyük mü olduğunu sorgulayarak yaşamak bize ne kaybettirir ki?
Tabii ki hiçbir şey kaybettirmez, aksine Mustafa Kemal Atatürk’ü kazandırır.
Hatib Minber
Sitemde yayınlanan içeriklerden ilk siz haberdar olun. Ücretsiz olarak bildirim almak için e-posta adresinizi girin. Aboneliği tamamlamak için lütfen e-postanıza gönderdiğim, iletiyi onaylayın.